Haber

Hatay’da Koşarak İyileştik

İlk kırk gün tarlaya gitmedim. Muhtemelen oldukça sınırlı olduğunu bildiğim kaynakları kullanarak yük olmak istemeyerek, muhtemelen bulunduğum yerden daha etkili olduğuma kendimi ikna ettiğim için, kurumlarla toplantılar yaparak, bağışları takip ederek bekledim ve emin olamadım. Gördüğüm şeye nasıl tepki verirdim.

18 Mart sabahına kadar bekledim.

Deprem olmasaydı o sabah Hatay Barış Koşusu’nda Türkiye’nin dört bir yanından katılımcılarla buluşacaktık. Parkta toplanıp nehir kıyısında koşardık.

Öğleden sonra workshoplara katılır, akşam ALIKEV’e Müzik Topluluğu’nun müziğinde eşlik ederdik. Vakıf, Hatay’da mevcut şartlarda mümkün olmayan yarışı iptal etmek yerine Caner Odabaşoğlu’nun hızlı müdahalesiyle sanal ortama taşındı. Şehrimizde istediğimiz parkurda koşabilir ve yarışı tamamlayabilirdik. “Peki sembolik de olsa Hatay’da isteyen koşabilir mi?” Bu soru aklımdan geçiyordu ama ALIKEV’deki arkadaşlarıma sormaya korkuyordum. “Onbinlerce kayıp verdik, şehir yerle bir oldu, sokaklarda yarıklar var, kaçmayı düşünüyor musun?” Yansımasından korkuyorum.

Koşmayı düşünüyordum çünkü benim için koşmak hayatın devam ettiğinin, umudun simgesiydi. Pürüzsüzleştirici bir güçtü… Tıpkı sanat gibi.

Aklım gitmekle gitmemek arasında gidip gelirken Bi Koşu Adana takımından arkadaşım Meltem’den mesaj geldi:

“Itır, Hatay’da koşalım mı? Gürkan’la konuştum. ‘Gel, koşamazsak da yürüyebiliriz’ dedi. Ekip olarak gidiyoruz.”

“Gerçekten mi? O zaman biz de geliyoruz!”

Meltem’in mesajından birkaç saat sonra Tanyar ve ben biletlerimizi aldık. Sonra Ahmet, Erkan, Hülya… Böylece 18 Mart sabahı Adana ve İstanbul’dan yola çıkan yaklaşık 20 kişilik bir grup Korkmaz ailesinin küçük bahçeli evinde buluştu. Misafirhanede kaldığımız, sayısız anı biriktirdiğimiz terasındaki evler yıkılmadı, zarar gördü. Pandemi sürecinde bütün aile yaptıkları evin bahçesindeki konteyner ve çadırlarda kalıyordu.

Bahçede çay içtik, çocuklarla kapı kapı kaleye ateş ettik. Gürkan’ın kuzeni İsmail’i kaybettiği enkazda “Ben Charlie’yim” diye bağırırken bulan ve onu evine getiren ve ailesi bulunamadığı için yanlarında yaşamayan papağan Charlie ile görüştük. Koşmadık ama Barış Koşusu tişörtlerimizi giyip şiddetli yağmur altında hep birlikte Ali İsmail’in mezarına yürüdük. Kırdan topladığımız bahar çiçeklerini bıraktık. Sanal yarışın en kısa mesafesini 4km ile Hatay’da tamamladık.

Eve döndüğümüzde, Oyuncu Sendikasından arkadaşlarımızla tanıştık. Çadır kentlerde, okul bahçelerinde kadın ve çocuklarla drama, müzik, yazarlık ve oyun odaklı atölye çalışmaları yapmak üzere 20 kişilik bir grupla Hatay’daydılar.

O gün sahada bana ihtiyaç olup olmadığına dair tüm endişelerim kayboldu. Hepimiz muhtacız. Yetkinliğimiz, yeteneğimiz ve umudumuz ne ise onu almak için birbirimize sarılmak için orada olmalıyız. Evet kayıp çok, acı var ama daha önce görülmemiş bir dayanışma örneği de var. Umut var.

“Gitmek istiyorum ama nereye gideceğimi, ne yapacağımı bilmiyorum” diyenler için birkaç teklifim var:

İhtiyaç Haritası Teklif Formu

World Human Relief Psikososyal Temel Çalışmaları İstekli Formu

Aktörler Birliği Birlikte Yaşam Projesi Teklif Formu

instagram

heyecan

Facebook

Bu makalede ortaya konulan fikir ve yaklaşımlar tamamen yazarlarının özgün fikirleri olup, Onedio’nun yayın politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

karayaziajans.xyz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort